Archive for Şubat 2012

Pilates’in 6 Prensibi

Pilates son dönemlerin en popüler sporlarından.  Pilatesin amacı, karın ve sırt bölgelerini eşit oranda güçlendirip, vücudun üst kısmında sağlam bir iskelet oluşturmak.  Verimli bir çalışma yapabilmek için egzersiz sırasında nefes alıp verişin ve hareketlerin doğru yapılmasına odaklanılması gerekiyor. Egzersizler güvenli ve kontrollü yapıldığında pilates her yaş seviyesine uygun. Ayrıca hamileler, bel ve boyun fıtığı olanlar eğitmen kontrolünde pilates yapabiliyorlar. Pilates yapmak isteyenlerin, insan anatomisini tanımadıkları için, hoca eşliğinde çalışmaları şart. Öncelikle anatomisinde herhangi bir problemi olup olmadığı tespit ediliyor. Eğer bel-boyun fıtığı ya da diz gibi eklemlerde problemler varsa bunlara yönelik bir program çiziliyor. Eğer herhangi bir problem yoksa basit hareketler ile nefes tekniğini ön tutarak nefes ve hareketlerdeki koordinasyonun sağlanması öğretiliyor. Ardından öncelikle karın kaslarını güçlendirip, yavaş yavaş ileri hareketlere geçiliyor

Pilates’in altı prensibi: 

1-Konsantrasyon: Pilates yaparken hareketlere yoğunlaşmak, bedenin uyum içinde nasıl çalıştığının ve hangi kasların kullanılıp, hangilerinin kullanılmadığının hissedilmesi gerekir.
2. Kontrol: Pilates metodunda kontrol çok önemlidir. Kontrol için bedenin iyi dinlenmesi ve hareketlerin gösterildiği şekilde uygulanması, olası sakatlıkların önlenmesi gerekir.
3. Merkezleme: Pilates Metodu’nda merkez, göbek, bel ve kalça çevresidir. İç organları ve omurgayı yerinde tutan kas sistemlerini içerir ve üst bedenin esnemesini, uzamasını sağlar.
4. Akıcı hareket: Hareketler acele edilmeden, her noktadan tek tek geçerek, ama aynı zamanda hiç duraksamayarak yapılmalıdır.
5. Kesinlik: Hareketler belirsizce değil, hakkı verilerek tam yapılmalıdır. Hareket sekansları birbirleri içinde ve birbirleri arasında koordine olmalıdır.
6. Nefes: Nefes alıp verme, derin nefes alıp bütün nefesi tamamıyla dışarı üflemek yoluyla olmalıdır. Böylece, nefes tamamen boşaltılır ve kan temizlenmiş olur.

Pilatesin Yararları: Pilates kilo vermeye ve ince görünüme katkı sağlar. Vücudun esnekliğini sağlar.  Pilatesle dayanıklılık artar, metabolizma hızlanır. Zihnin kaslar üzerinde kontrolünü sağlayan pilates sayesinde vücudunuzu daha iyi tanıyor, formda bir duruş kazanıyor ve egzersizleri düzenli olarak yaptığınızda fark edilir şekilde incelebiliyorsunuz. Pilates vücudun merkezini güçlendirip denge ve koordinasyonu artırarak stresi azaltıyor. Vücudunuzu daha iyi tanımanızı ve bunun faydalarını günlük hayatta hissetmenizi sağlıyor. Kemik yapınızı sağlamlaştırıyor. Sırt ağrılarını azaltır ve kronikleşmemişse sırt ağrılarını tamamen yok eder. Pilates, yağ yakımı egzersizi değil, iskelet ve kas sistemini geliştirmeye yönelik bir metod. Bu nedenle pilates yapanlar kilo vermiyorlar ama uzun süre düzenli olarak yapmaya devam ettiklerinde fark edilebilir şekilde incelebiliyorlar. Kaslar, pilatese verdikleri tepkiden dolayı daha ince ve uzun görünüyor. Kilo vermek içinse daha çok kardiyo egzersizlerine yönelmek gerekiyor. İkisi bir arada yapıldığında daha kısa sürede sonuç alınabiliyor. Zihin-beden bütünlüğü sağlıyor, iskelet sistemini güçlendiriyor ve kas kitlesini artırıyor. Bu sayede duruş bozuklukları gideriliyor ve daha uzun, sıkı bir görünüm elde ediliyor. Bel-boyun ağrılarını gideren pilates, kemikleri de güçlendirerek kemik erimesini önlüyor.

Pilates’in Yöntemleri: Aletli (reformer,cadillac,trapeze table) , Yer hareketleri (matwork) ve
Yardımcı aletler kullanılarak yapılan pilates (flexband, top, circle, ahşap bloklar vs).

Posted in , , | Leave a comment

Depresyondan kurtuluş!

Düzenli egzersiz yapmak mutluluk hormonu olan serotonin salgılatarak depresyonu aşmayı kolaylaştırıyor.
  
Hacettepe Üniversitesi Tıp Fakültesi Spor Hekimliği Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Haydar Demirel, düzenli yapılan egzersizin mutluluk hormonunun salgılanmasını artırdığını belirterek, ''Böylece hayattan keyif almaya başlıyorsunuz. Hayattan keyif almaya başlayan birey daha çok egzersiz yapmaya başlıyor. Yani düzenli egzersiz yapılması depresyonun önlemesinde etkili oluyor'' dedi.


Demirel, yaşadığımız çağda insanların iş yükü ve ekonomik stres gibi etkenler nedeniyle son derece içine kapanık olduklarını belirterek, bunun en önemli olumsuz etkisinin de depresyon olduğunu söyledi.Günlük yapılan egzersizin, yaşama daha olumlu bakmayı ve öz güveni artırdığını ifade eden Demirel, şöyle konuştu: 


''Bu açıdan egzersiz depresyonu olumlu yönde etkiliyor ve depresyon tedavisinin de bir parçası olarak kabul ediliyor. Yani düzenli egzersizle stresten uzaklaşıyorsunuz. Kendinize ayırdığınız zaman diliminde vücudunuzu dinliyorsunuz. Egzersizi kendi başınıza yapmak yerine arkadaşınızla yaptığınızda sosyalleşiyorsunuz. Bütün bunlar depresyonu engelleyen önemli faktörler.''


Demirel, ''Mümkünse haftanın her günü yarım saat belli bir tempoda yürüyüş yapılabilir. Bunlar daha çok kalp dolaşım sistemi dayanıklılığını geliştiren, biraz daha mutlu olmamızı ve hayata daha iyi bakmamızı sağlayan egzersizler'' dedi.


Egzersizin, günlük hayatın içinde birçok şekilde yapılabileceğini kaydeden Demirel, ''Fiziksel aktivite ile egzersizin ayrı tanımlar olduğunu unutmamalıyız. Fiziksel aktivitede önemli olan yaşam alışkanlıklarını değiştirmek. Mesela, işe gelip giderken kullandığımız aracı değiştirmek veya bir üst kattaki mesai arkadaşınıza söyleyeceğiniz şeyi merdivenden çıkarak söylemek gibi. Ama egzersiz günlük, düzenli, belirli bir zaman diliminde yapılıyor. Özellikle egzersiz, bu açıdan çok daha önemli'' şeklinde konuştu.


Günlük düzenli egzersiz yapamayanlara da günde en az 10 bin adım atmalarını öneren Demirel, bu adım sayısının 1-1,5 saatlik yürüyüşe eş değer olduğunu dile getirdi.


EGZERSİZ İNSAN ÖMRÜNÜ UZATIYOR


Türkiye'de insanların aktiflik oranının düşük olduğunu belirten Demirel, ''Bizim yaptığımız bir çalışmaya göre, Türkiye'nin üçte biri aktif. Yani çok aktif bir toplum değiliz. Kırsal kesimde insanlar biraz daha aktif olabiliyorlar ama özellikle büyük şehirlerde hareketsizlik çok daha fazla. Aktivite daha çok iş merkezli aktivite. İş dışı aktivite süresi gerçekten oldukça düşük. Ancak egzersiz ile insan ömrü uzuyor'' dedi.


Demirel, insan ömrü uzadıkça kronik hastalıkların görülme sıklığının da arttığını kaydederek, ''Kalp damar hastalıkları, diyabet, kanser, şişmanlık, diğer damar sistemini ilgilendiren hastalıklar, inme, ileri yaşlarda kas erimesi, kemik erimesi gibi hastalıkların görülme sıklığı yaşla birlikte çok artıyor. Yaşın da uzadığını düşünecek olursak 50'li yaşlardan itibaren toplumda bu hastalıkların görülme sıklığı ciddi bir şekilde artış gösteriyor. Egzersiz gerçekten de birçok hastalık için tam bir ilaç. Özellikle kronik hastalıkları yüzde 30-40 önlüyor'' şeklinde konuştu.


TELEVİZYON FİZİKSEL AKTİVİTEYİ ENGELLİYOR


Televizyonun günlük hayatta insanların fiziksel aktivitede bulunmasını engellediğini dile getiren Demirel, şunları söyledi: ''En büyük tehlike çocuklarda. Çocuklar için Amerikan Pediatrik Çocuk Doktorları Derneği'nin önerdiği bir şey var; çocukların 2 saatten fazla kesinlikle televizyon izlemesine izin vermeyin. Sadece 1-1,5 saat kaliteli programlar izlemesine izin verin. Çocukların 2 saatten fazla oturmasına izin vermeyin. Çocukların televizyon ve bilgisayar başında vakit geçirmeleri yaklaşık 5 saati buluyor. Bu gerçekten oldukça ciddi bir tehlike. Küçük yaşta kazanılan alışkanlıklar ileriye de taşınıyor. Bu durum büyükler için de ciddi tehlike.''


ALZHEIMER'DAN DA KORUYOR


Bu nedenle ailelerin çocuklarını emeklemeye başladığı andan itibaren egzersize başlatmaları gerektiğini ifade eden Demirel, ''Ailelerin çocuklarına 'aman yürüme, dokunma, dur' dememeleri lazım. Çocuğu aktif hale getirmek için oyunlar bulmaları gerekiyor. Yürümeye başladığında motor gelişimini destekleyici bir takım aktiviteler olabilir. Ama 2 yaşından itibaren ailelerle birlikte aktiviteler yapılmalı. Mesela yürüyüşler. Yaş ilerlemeye başladığında da bu aktivitenin süresini artırmak lazım. 10 yaşından itibaren de çocuğu sevdiği, beğendiği bir spora yönlendirmek hem ruh sağlığı, hem de beden sağlığı açısından iyi olacaktır'' diye konuştu.


Haydar Demirel, egzersizin çocuklarda bilişsel başarıyı artırdığına dair ciddi çalışmalar olduğuna da dikkati çekerek, egzersizin beyin fonksiyonunu geliştirdiğini, matematik hesaplama gücünü artırdığını ve Alzheimer’i önleyici etkileri olduğunu sözlerine ekledi. 


Kaynak : Haberturk.com

Posted in , , , | Leave a comment

Masaj ve Masaj Çeşitleri

Klasik Masaj:

Klasik masaj, dinlenme ve gevşeme yöntemi olarak kullanılan bir masaj türüdür. Önemli olan masaj yaptıran kişinin rahat bir ortamda kendini zinde ve dinlenmiş hissetmesini sağlanabilmektir.Vücuda, lokal veya tamamen uygulanır.

Faydaları:


  •  Dolaşım hızını artırır,
  •  Dokuları ve hücreleri canlandırır, 
  •  Dolaşımı düzenler,
  •  Kas gerilimini azaltarak konsantrasyonu güçlendirir. 

Amaç:

Masaj uygulaması yapılan kişinin, günün yorgunluklarından ve stresinden kurtulmasına yardımcı olmak; rahat ve keyifli bir ortamda kendini zinde ve dinlenmiş hissetmesini sağlayabilmektir.

Süresi yaklaşık 45 - 60 dakikadır.

Klasik masaj ( İsveç Masajı ) nasıl yapılır ?

  •  Öfleraj,
  •  Petrisaj, 
  •  Friksiyon,
  •  Tapotement ve 
  •  Vibrasyon manipülasyonlarını içeren batı tekniği ile yapılan bir masajdır.


Sıvazlama (Öfleraj) :

Klasik masaj öflerajla başlar ve öflerajla biter. Bölgesel olarak sıvazlama,

  •  Tek elle, 
  •  Çift elle,
  •  Avuç içiyle, 
  •  Parmaklarla ya da el sırtıyla yapılabilir. 


Uygun bulunursa kolda veya baldırda tek elle yapılan sıvazlama, sırt masajında iki elle uygulanabilir.

Ayak altında ve parmaklarda ise öfleraj için el ayası ve parmaklar kullanılabilir. Öfleraj kalp yönüne doğru derin basınç ile de  uygulanır.  Buna " derin öfleraj " denir. Başlangıç noktasına ters yönde ise basınç azaltılır. Buna da " yüzeysel öfleraj " denir.


Yoğurma (Petrisaj):


Petrisaj, kası doğrudan ele alan etkili bir manipülasyonudur.

  •  Tek elle veya 
  •  Çift elle uygulanır.

Yoğurma hareketleriyle, kas sıkıştırılır ve esnetilir. Petrisaj hareketi, sıvazlamanın tersine yüzeyseldir. Dokular sıkıştırılarak esnetilir. Bu şekilde kısalmış dokular gerilir. Sıkışmış  dokuların açılaması hedeflenir.

YAPILMASI GEREKENLER :
Petrisajda kasa uygulanan basınç seyrektir. Hareket kas liflerinin gidişine göre yapılmayabilir. Ama kasın tamamı esnetilmeli ve yoğrulmalıdır. Kan dolaşımında hızlanma gerçekleşir.Gereksiz maddelerin uzaklaştırılması sağlanır. Yoğurma hareketi kasların dinlendirilmesinde çok etkilidir. Deride hiperemi (kızarıklık) gözlenir. Vücudun kan akımında hızlanma, kas esnekliğinde artma ve yumuşama beklenir.


YAPILMAMASI GEREKENLER : 
Petrisajın etkili olabilmesi için derin ve yüzeysel dokuların sıkıştırılmaması gerekir.  Uygulama sahasının büyüklüğü azaldıkça basınçta azaltılır. Petrisaj hareketlerinin yavaş, yumuşak ve ritmik şekilde uygulanması kadar, masörün dokuları tam olarak kavraması da önemlidir.

FRİKSİYON : 


Belirli bölgeler üzerinde basınçla yapılan dairesel hareketlerdir.

  •  Baş parmak, 
  •  Elin uçları ve 
  •  Elin bütünü ile yapılabilir. 

Dokular üzerindeki etkisi basıncın şiddetine göre değişir. Sertleşmiş deri dokularına uygulanan friksiyonda deri altı doku üzerinde hareketlidir.

Derinde kas dokusunu etkilemek amacıyla yapılacak friksiyonun basıncı ise daha fazla olmalıdır.Derin friksiyon masajında derinin kayması istenmez. Basıncın etkisini artırmak için eller üst üste konulur.

NEDEN FRİKSİYON MASAJI YAPILIR ?
Kas içerisindeki,  nodülleri dağıtmak için yapılır. Ağrılı  bir manipülasyondur. Kas içi kanamalara neden olabilir. Sırt masajında friksiyon, gergin doku bölgesinin yoğun olduğu kürek kemiği ( scapula ) etrafında kullanılır. Friksiyonda uygulanacak basınç sık olmalıdır.Ama dokunun yapısını bozacak kadar ağır olmamalıdır. Dokunun hareket yeteneğini artırmak beklenir. Uygulama bölgesinde hiperemi ( kızarıklık ) oluşur.

Darbeleme (Tapotement) :


Kas içi uyarı yapılan bir masaj manipülasyonudur. Uygulamada eller ritmik olarak o bölgeye çarptırılır.Darbelemede diğer masaj manipülasyonlarında olduğu gibi dolaşımı artırıcı etki beklenmez. Damarlarda önce bir daralma ve ardından genişleme olur. Kas tonusunda artma beklenir.

Vibrasyon (Titreşim) :
 Genellikle bütün avuç ve parmak uçlarıyla uygulanır. Eli kaydırmadan doku üzerinde sabit kalır ya da belli bir yönde yavaşça yürütülebilir. Çok kısa frekanslarla yapılan titreşim dokuya aktarılır. En nitelikli vibrasyon elektrikli masaj aletleriyle elde edilir.

VİBRASYONUN ( TİTREŞİM ) FAYDALARI :

  • Kas spazmını çözer 
  • Ağrı azaltıcı etkisi vardır ve 
  • Kas gerginliğini giderebilen en önemli masaj hareketidir.

Seda Ülkü
Shapes for Women Alsancak

Posted in , , , | Leave a comment

Meme İltihabı İle İlgili Bilgiler

Tıbbi adı mastitis olan meme iltihabı göğüs ağrısı ve göğüste kızarıklık gibi belirtilerin oluşmasına neden olan göğüs dokusu enfeksiyonudur. Rahatsızlık genellikle emziren kadınlarda daha sık olarak gözlemlenir. Birçok vakada emzirme dönemi meme iltihabı doğumdan sonraki birkaç ay içerisinde oluşur.

Rahatsızlığın belirtileri bir anda ortaya çıkabilir. Bu belirtiler arasında göğüste hassaslık hissi, genel kırgınlık hissi, göğüs dokusunda şişme ve ağrı, ciltte kızarıklık ve yüksek ateş yer alır. Rahatsızlık genellikle doğumdan sonraki bir kaç ay içerisinde gözlemlense de bazı durumlarda daha sonraki zaman süreçleri içerisinde de ortaya çıkabilir.
Mastitis bakteriler göğüsteki çatlak veya ufak deliklerden içerisiye girdikten sonra ortaya çıkar. Bebeğinizin ağzındaki bakteriler süt kanalları yolu ile göğüse girerek rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olur.

Meme İltihabı Tedavisi:
Antibiyotikler: Antibiyotik tedavisi yaklaşık olarak 10-14 gün sürer. Anne 2 gün içerisinde kendisini daha rahat hissetmeyen başlar. Bununla birlikte antibiyotik tedavisi son güne kadar devam ettirilmelidir.

Evde Bakım: Anne meme iltihabı ile baş edebilmek için bol bol dinlenmeli ve sıvı tüketmelidir. Ayırca enfeksiyonlu memedeki süt düzenli olarak alınmalıdır.

Rahatsızlık antibiyotik ve evde bakım tedavileri ile iyileşmezse mutlaka bir doktora danışınız. Bu durum göğüs kanserinin habercisi olabilir. Doktorunuz bu durumda mamogram çektirmenizi tavsiye edebilir.

Posted in , | Leave a comment

Erken Menopoz Sebepleri

Normal menopoz yaşı 51 civarındadır. 45 yaş altındaki menopoza ise ’erken menopoz’ denir ve ülkemizde görülme oranı yüzde 5 civarındadır. Her iki durumda da kişinin tedavi görmesi gerekir.

Normal menopoz yaşı 51 civarındadır. 45 yaş altındaki menopoza ise ’erken menopoz’ denir ve ülkemizde görülme oranı yüzde 5 civarındadır. Her iki durumda da kişinin tedavi görmesi gerekir.

Yeditepe Üniversitesi Hastanesi Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Doç. Dr. Aslı Somunkıran İş, normal menopoz yaşının 49–50 civarında olduğunu belirterek “40 yaşın altında menopoza ’prematür menopoz’, 45 yaşın altında menopoza ’erken menopoz’ denir ve kişinin sağlık sorunları yaşamaması için mutlaka tedavi görmesi gerekir” diyor.

Hangi durumlarda erken menopozdan şüphelenmek gerekir?

En önemli kriter altı ay boyunca hiç adet görmemektir. Ancak üç ay hiç adet görmeyip yanı sıra ateş basması, sıkıntı, sinirlilik, terleme gibi belirtilerin de eklendiği durumlarda biz yumurtalık fonksiyonları açısından tetkikler yapıyoruz. O tetkiklerde yumurtalık fonksiyonlarında yavaşlama görünürse erken menopoz teşhisi koyuyoruz.

Erken menopoz sağlığı nasıl etkiliyor?

Kadın vücudu 50’li yaşlara kadar yumurtalıkların salgıladığı östrojen hormonuna ihtiyaç duyacak şekilde programlıdır. Erken menopoza giren kadınlarda östrojen eksikliğine bağlı olarak özellikle kalp damar hastalıkları, ciltte yaşlanma, kemik erimesi, ürogenital sistemde yaşlanma, vajinal kuruluk, cinsel ilişki sırasında ağrı, cinsel isteksizlik gibi sorunlar görülüyor. Bu nedenle mutlaka hormon yerine koyma tedavisi uygulanmalıdır. Erken menopozda erken tedavi özellikle kemik erimesi ve kalp damar hastalıklarının önlenmesi açısından büyük önem taşıyor. Hastanın menopozdan 10 yıl sonra, geç menopozal şikayetlerle gelmesi durumunda hormon tedavisi başlama şansımız olmuyor. O nedenle erken teşhis edip erken tedaviye başlamak başarı şansını artırıyor.

Erken menopoz tedavisinde nasıl bir yol izleniyor?

Burada tedavide amaç kadının 50 yaşına kadar ihtiyaç duyduğu hormonları yerine koymak. Özelikle 40 yaş altında menopoza giren kadınlar östrojen eksikliği nedeni ile sağlık açısından risk altında olduklarından bu yerine koyma tedavisi büyük önem taşıyor. Bu durum menopoz tedavisi olarak algılanmamalıdır. Bu dönemde dışardan verdiğimiz ilaçlar vücudun zaten ihtiyacı olan hormonları yerine koymak içindir. Hasta 50 yaşına kadar düzenli yıllık kontrolleri yapılarak hormon tedavisi aldıktan ve normal menopoz yaşına ulaştıktan sonra isterse tedaviyi bırakabilir, isterse yaklaşık 5 yıl daha ilaç kullanabilir.

Menopoz tedavisi sağlığı olumsuz etkiler mi?

Menopoz tedavisinin kalp damar hastalıkları üzerine olumsuz etkileri olduğuna dair sonuç yayımlayan çalışmalarda, hormon tedavisi verilen hastalar 60’lı yaşlarını sürmekteydi ve tedavileri menopozdan yaklaşık 10 yıl sonra başlanmıştı. Bugün erken menopozda, erken dönemde başlanan tedavinin mutlaka gerekli ve yararlı olduğunu biliyoruz.

Kaynak: kalbinial.com

Posted in , | Leave a comment

Kadınlarda Stres Bunamayı Tetikliyor

Orta yaşlarda yaşanılan stres kadınlarda bunama ve alzheimer riskini arttırıyor.
İngiltere’de yayımlanan Independent gazetesinin haberine göre, orta yaşlarda, tekrarlayan stres ve endişe bozukluğu atakları geçiren kadınların bunama ve alzheimera
Orta yaşlarda yaşanılan stres kadınlarda bunama ve alzheimer riskini arttırıyor.

İngiltere’de yayımlanan Independent gazetesinin haberine göre, orta yaşlarda, tekrarlayan stres ve endişe bozukluğu atakları geçiren kadınların bunama ve alzheimera yakalanma olasılığı, diğer kadınlara göre iki kat daha fazla.

İsveçli bilimadamlarının, 1968 ila 2000 yıllarında yaptığı bin 415 kadını kapsayan araştırmada, stresten etkilenen 161 kadının bunadığı, çoğuna bunamanın en yaygın şekli olan Alzheimer teşhisi koyulduğu ve orta yaşlarda daha sık stres yaşayan kadınlarda, bunama olasılığının yüzde 65 oranında daha fazla olduğu belirtildi.

Araştırmanın başında 38 ila 60 yaşında olan kadınların yaşadığı stres seviyelerini değerlendirmek amacıyla, 1968, 1974 ve 1980 yıllarında 3 inceleme yapıldı ve kadınların yaşadığı stres “bir ay ya da daha fazla süren uyku problemleri, korku, endişe, sinirlilik, gerginlik ve öfke duygusu” şeklinde tanımlandı.

İncelemelerin her ikisinde de, sık sık ya da sürekli stresli olduğunu söyleyen kadınların bunama olasılığının yüzde 73 oranında arttığı belirlendi.

Göteborg Üniversitesi’nden araştırmacı Lena Johansson, bu araştırmanın orta yaşta yaşanılan stresin ilerleyen yaşlarda bunamaya yol açtığını gösteren ilk araştırma olduğunu ve hayvanlar üzerinde yapılan araştırmalarda da benzer bulgulara rastlandığını söyledi.

Johansson araştırmayla ilgili, “Stres öncelikle inme, kalp krizi ve hipertansiyon gibi kardiyovasküler hastalıkların ortaya çıkma riskini arttırıyor. Bu çalışma bunama konusunda risk faktörlerinin daha iyi anlaşılmasını sağlayabilir” dedi ve bu alanda daha fazla araştırma yapılması gerektiğini söyledi.
Lena Johansson, “Stres yaşadığını söyleyen kadınların çoğunda bunamaya rastlanmadı, dolayısıyla insanlara stresi azaltmalarını önermek ya da onları aşırı stresin bunamaya yol açtığı konusunda uyarmak şu anda mümkün değil” dedi.

Araştırmanın sonuçları Brain dergisinde yayınlandı.

Kaynak: AA

Posted in , , | Leave a comment

9Şubat Dünya Sigarayı Bırakma Günü

Sigaranın Zararları

Günümüzde sigaranın zararları herkes tarafından bilinmekte,Dünya Sağlık Örgütünün istatistiklerine göre 'sigara içmek' dünya çapında bir problem olmakla birlikte tahmini 3 yetişkinden biri sigara kullanmaktadır. Bu istatistiğe göre 1,2 milyar kişinin sigara kullandığı ortaya çıkmaktadır.

Dünya Sağlık Örgütünün yaptığı açıklamaya göre birçok ülkede akciğer kanseri görülmektedir ve bu hastalık sigaranın sebep olduğu ölümcül sonuçlardan sadece biridir.

Sigara içen kişiler kendilerine zarar verdikleri gibi çevrelerinde bulunan kişilerede zarar verir. Bunlara pasif içici denir. Sigaranın vücuttaki tüm doku ve organlara sayılamayacak kadar çok zararı vardır. Peki sigaranın zararları nelerdir?
* Öncelikle sigaranın en büyük zararını %10-15 kilo eksikliği ve zeka geriliği ile anne karnındaki bebek görür.

* Tütün içinde bulunan Karbonmonoksit, Nikotin, Katran gibi zararlı maddeler akciğer kanseri başta olmak üzere, solunum sistemi hastalıklarından olan bronşit ve amfizeme gibi hastalıklara neden olur. İçilen her sigara sizi kansere bir adım daha yaklaştırır. Sigara içenlerde akciğerlerin doğal savunma sistemi bozulur ve buda enfeksiyon kapma riskini artırır.

* Sigarada bulunan Karbonmonoksitin kandaki oksijeni yok etmesiyle damarlarda kolestrol depolanır ve bunun neticesinde kalp krizi riski artar.

* Yemek borusu ve midede ülser, kanama ve kanser oluşumu artar. Pankreas kanseri riski fazlalaşır. Sigara içen erkeklerin içmeyenlere oranla daha fazla mesane kanserine yakalandıkları görülmektedir.

* Sigara içenlerin ellerinde ve parmaklarında sararmalar ve tırnaklarında kırılmalar görülmektedir.

* Sigara kol ve bacak damarlarında çeşitli hastalıklara neden olur. Özellikle, damarlardaki tıkanıklık nedeniyle ancak organların kesilmesiyle tedavi edilebilen(Burger) hastalığı oluşur.

* Ağız kokusu, diş ve diş eti hastalıkları, diş kaybı ve tat alma duyusunda bozulmalar görülür.

* Beyin hücrelerinin ölümüne ve hafıza zayıflığına(Alzheimer) sebep olur.

* Koku alma duygusu azalır.

* Sigara içen bayanlarda rahim ve yumurtalık kısırlığı,erken menopoz ve rahim kanseri gibi tehlikeler görülür.

* Gözlerde katarakt yada körlük meydana gelebilir.

* Vücutta yorgunluk,ruhsal gerilim,aşırı stres ve uykusuzluk görülür.

* Cinsel organlarda iktidarsızlık, ereksiyonda azalma ve döllenme yetersizliği meydana gelir.

* Vücuttaki insülin salgılama yeteneğini azaltarak şeker hastalığına sebep olur.

* Sigara, deri yapısının bozulmasına ve kırışıklıklara yol açar. Bunun yanında sigara içenlerin yaraları çok daha zor iyileşir. Bazen ameliyat sonrası yaraların iyileşmediği görülür.

* Sigara bağımlılarında kronik baş ağrılarına rastlanır.

* Bu bilinen gerçekleri göz önünde tutarak daha duyarlı olmaya çalışmalıyız. Yeni nesle iyi örnek olup eğiterek onları büyük bir problem haline gelen bu ölümcül alışkanlıktan korumalıyız.

Posted in , , | Leave a comment

Meditasyon Hakkında Herşey

NEDEN  MEDİTASYON ?

Meditasyon'un temel amacı ruhsal yanınızı  tanımanızı sağlayarak sizi kendi iç gücünüzle temasa geçirip, günlük bedensel çalışmanızı, insanlarla ilişkilerinizi ve hayatınızı  zenginleştirmektedir.

Derin meditasyon sırasında zihin, beden ve ruh arasında büyük bir uyum oluşur; insan bu üç yönden de kendini  çok daha rahat ve iyi hisseder. Olumsuz düşünceler bedenin hastalanmasını kolaylaştırır. İşimizdeki  yaratıcılığımızı engeller. 

Meditasyon'un hedefi  tüm yetenek ve gücünüzün en yüksek kaynağıyla  bu diyaloğu yürütmek ve buradan da gücün evrensel  kaynağına bağlanmaktır.

Bedeni ve zihni sakinleştirmek sorularınızı bekleyen yanıtlarla bağlantı kurmanıza yardımcı olur.

Meditasyon düzenli ve sürekli yapıldığı zaman tam olarak  amacına ulaşılabilir.

• Zihnin efendisi  olursunuz. Enerjinizi istemediklerinizi düşünerek değil, istediklerinizi düşünerek harcayın.

• Sizi Günlük yaşamın verdiği aşırı gerilim, stres, acı ve derin çatışma  hissinden arındırır, kendinizi yeniden enerji ve ruhsal bakımdan güçlendirir.

• Meditasyonun günlük bir alıştırma haline gelmesi tüm zihnin ve dikkatin bir noktada yoğunlaşmasından kaynaklanan o rahatlatıcı sükunet ve dinginlik giderek daha çekici hale gelir. ÂNA  ODAKLANMANIZ  KOLAYLAŞIR. ŞİMDİ İLE BİR OLUP  GECMİŞ VE GELECEK KAYGILARINIZI  ÂNA  AKTARMANIZ ENGELLENİR.

• Meditasyon  ile giderek yüksek benliğinizi ve bilincinizi daha yakından tanır ve  kabullenirsiniz. Yüksek yetenek ve güçlerimizi  daha yakından tanıdığımızda onlar bize kendi hayatımızla ve hayatımızın daha yüksek amacıyla ne yaptığımızla bağıntılı olarak hizmet ederler.


MEDİTASYON  AŞAMALARI:

Pratyahara: Dikkatin dış dünyadan iç dünyaya yöneltilmesidir.
Dharana: Konsantrasyondur.
Dhyana: Konsantrasyon halinde, kişinin kendisini zorlamadan kalabilmesi durumudur.
Samadhi: Yoga'nın nihai hedefi olan evrensel bilinç ile birleşmedir.

PRATYAHARA

Meditasyonun ilk safhası olan  dikkatin dış dünyadan iç dünyaya yöneltilmesidir.
Bunu günlük yaşamdan bir örnekle açıklayalım:
Diyelim ki kalabalık bir ofiste, yazıp bitirmeniz gereken çok önemli bir mektup var. Kalabalık ve çevrenizdeki sesler sizi rahatsız etmiyorsa, hatta bu sesleri duymuyor ve tepki göstermiyorsanız, tıpkı bir mağarada tek başınıza huzur içinde oturuyormuş gibi, işinize kendinizi verebiliyorsanız, Pratyahara uygulayabiliyorsunuz demektir.

Tıpkı yukarıdaki örnekte olduğu gibi, meditasyona başlarken ve meditasyon sırasında etrafınızla ilişkinizi kesmelisiniz.

Meditasyon, gerçeği kendi içinizde bulma yoludur.

Meditasyon için oturduğunuzda, hala dışarıdaki kamyonun patırtısı, yukarıdaki komşunun bağırtısı, ya da yandaki odadan gelen televizyonun sesi sizi rahatsız ediyorsa, henüz dikkatinizi kendinize yöneltemiyorsunuz demektir.

Gözlerinizi kapatın, kendinize sakince içinizden veya yüksek sesle; "Artık dış dünya ile ilişkimi kesiyorum ve kendi içime dönüyorum. Sakin ve huzurluyum." Deyin ve bu huzuru, sakinliği hissedin.
Bunun için, öncelikle bedeninizde farkında olmadan gerdiğiniz kasları gevşetin; Karnınız içinize çekik mi oturuyorsunuz?, Dişlerinizi hala sıkıyor musunuz?, Ya da alnınızı mı kırıştırıyorsunuz? Mutlaka kontrol edin ve bu kasları gevşetin. Derin bir nefes alın, nefesinizi düzenli ve rahat bir şekilde devam ettirin. Huzurun, sakinliğin, içe dönmenin, dışsal dünya ile ilişkiyi kesmenin nasıl bir şey olduğunu hissedin.

Yukarıdaki uygulamayı yaptığınızda (kendinizle ilgilendiğinizde) önce bir an için çevrenizle ilişkinizin kesildiğini daha sonra çevrenize geri döndüğünüzü hissedeceksiniz. Belki de kendinizi yan odadaki radyoda çalan müziği söylerken yakalayacaksınız. Bu son derece doğaldır. Zihniniz dışarıdaki seslere ya da odanın soğuk/ sıcak olmasına kayarsa, kendinizi zorlayarak bu düşüncelerden kurtulmaya çalışmayın. Sadece, sakince derin bir nefes alın ve kendinize "şimdi tekrar kendi içime dönüyorum" diyerek kaldığınız yerden devam edin. Düzenli uygulama yaparsanız, kendi içinize döndüğünüz zaman aralığının gittikçe uzadığını fark edeceksiniz.
Hayatın tüm diğer alanlarında olduğu gibi, Yoga uygulamalarında da belli bir yere gelebilmek düzenli çalışma gerektirir. Düzenli çalışın ve harika deneyimlere merhaba deyin.

DHARANA
Konsantrasyon, zihni uzun bir süre bir biçim veya nesnede tutmak olarak tanımlanır.
Zihnin farklı tanımlarını vermektedir. Zihin; bir düşünceden diğerine atladığı için daldan dala konan büyük bir kuş, ağaçtan ağaca atlayan bir maymun, hareket eden hava ile tanımlamaktadır.
Meditasyon  ile zihni nasıl konsantre edeceğimizi öğrenebiliriz.

DHYANA

Meditasyon çeşitleri 


• Somut objelere yapılan meditasyondur. Somut objelere yapılan meditasyona örnek olarak mum ışığının gözler kapalıyken göz önüne getirilmesi verilebilir.  Gözlerin bir objeye dikilmesidir, gözler kapatıldıktan sonra bu objenin gözde canlandırılmaya çalışılması ise somut meditasyondur.

Bunun dışında, güzel bir doğa manzarasının veya okyanusun gözünüzde canlandırılması da  meditasyondur.
• Soyut meditasyon, örneğin Tanrı'nın sonsuz sevgi, şefkat vb… özelliklerinden bir tanesi seçilerek yapılan meditasyondur.
• Mantra Meditasyonu: Mantra'lar Sanskritçe heceler, kelimeler ya da cümlelerdir. Sesin yaydığı titreşim bir enerjidir ve kişi bir mantranın tekrarıyla bu titreşimden faydalanıp daha yüksek bir bilince ulaşmayı hedefler…

Mantra meditasyonlarının aşamaları:

Mantrayı söylerken farklı yollar deneyebilirsiniz. Geleneksel olarak mantra tekrarı aşağıda belirtilen aşamalarla tekrar edilir. Mantra’yı öğrenme safhasındayken, öğrenci bir aşamadan diğerine, mantraya hakim oldukça gün be gün geçebilir. Mantra iyice kavrandıktan sonra ise, tek bir meditasyon sırasında kademesel olarak birinci aşamadan başlayarak üçüncü aşamaya geçilebilir.

1. Mantra sesli olarak söylenir.
2. Mantra sadece söyleyenin duyabileceği bir fısıltıyla söylenir.
3. Mantra içsel olarak (sessizce zihnen) tekrar edilir.




Om mantrasının nasıl söylendiğine bir bakalım:

1. Aşama: Öncelikle dudaklarınız ayrık derince bir nefes alın. Nefesinizi hızla ağzınızdan verin. Nefes verirken çıkardığınız "oooo-h" sesine dikkat edin.
2. Aşama: Şimdi mantrayı söyleyebilirsiniz. Sırtınız dik oturun. Dudaklarınız ayrık, derince bir nefes alın ve nefesinizi hızla verirken "ooooh" sesini çıkarmaya başlayın. Ciğerlerinizde hava kalmayana dek bu sesi çıkarmaya devam edin. Havanız tamamen tükendiğinde ağzınızı kapatın ve aynı sesi çıkarmaya devam ettiğiniz halde dudaklarınız kapalı olduğundan çıkan sesin "m" sesini almasını izleyin.

Bu mantrayı bu şekilde beş dakika kadar tekrar edin.

ÇAKRA  MEDİTASYONU: Burada özellikle bir uyarı yapmak istiyorum. Çakralar üzerinde çalışmak istiyorsanız, istenmeyen tatsız bir durumla karşılaşmamak için, lütfen bir EĞİTMENİN gözetiminde olun. Çakralarla çalıştığınız zaman ortaya çıkacak enerjinin, iki ucu yanan bir MUM gibi olduğu söylenir; mumun bir ucu sizi aydınlanmaya götürürken, diğer ucu şizofreniye götürür.

SAMADHI

Samadhi, birlik bilincine varmak olarak açıklanabilir.
Tüm ikiliklerin, yani özne ve nesnenin ortadan kalkarak "Bir" olduğu; meditasyon yapan ile meditasyon yapılanın tek olduğu, bireysel benliğin evrensel bilinç ile birleştiği durumdur.
Bhagwan Shree Rajneesh, ‘Sessizliği Dinlemek’ adlı kitabında, "Hissettiğiniz zaman birliği duyumsarsınız. Düşündüğünüz zaman bölmeye başlarsınız." demektedir.

Sinir bilimci Andrew Newberg, Pensilvanya Üniversitesinde yaptığı araştırmalarda meditasyon yapan keşişlerin frontal ve parietal loblarında, (yani bilişsel, dil ve duygu ile ilgili bölümlerde) aktivasyonun değiştiğini görüyor. Sebep-sonuç ilişkisini oluşturan bölümler anlık susuyor, bu da “anda olma” hissini verirken keşişler tarafından büyüleyici bir his olarak tanımlanıyor.

Meditasyon bittikten sonra ise, meditasyonu yapan kişinin inancı neyse, o lensten bakarak yaşadığına bir sebep ekliyor, “hiçliği deneyimlediğim için”, “tanrıyı deneyimlediğim için”, “bütünlüğü deneyimlediğim için”… Eğer tanımlayamıyorsa, o zaman “mucize” deyip geçiyor. Hala Big Bang’e neyin sebep olduğu, veya ona sebep olana neyin sebep olduğunu araştırıp duruyoruz. Sebepleri bilmek istiyoruz.

Yoga’nın hareket sisteminin biraz daha uzun vadede de olsa en çarpıcı şifası burada yatıyor. Ezberin bozulmasında, denklem çok basit: His netleştikçe hareket olasılıkları doğuyor, hareket oldukça his netleşiyor. Her bedenin, her yaşın, yani herkesin yoga yaparak, değişen oranlarda deneyimleyebileceği bu netleşme, size neyin iyi gelip gelmediğiyle ilgili de çok değerli bir rehber olacak.  Belki basit bir yiyeceğin size dokunduğunu fark edebilirsiniz veya yaptığınız işin, yaşadığınız şehrin, konuştuğunuz kişinin sizi kötü veya iyi etkilediğini görmeye başlarsınız. Dolayısıyla direk daha şifa verici bir hayat biçimine doğru evrilmeye başlarsınız, o bozulan ezber sayesinde her an yinelenen hislerden rehberlik alarak. Yani bir süre sonra, yeterince bedeni hissedip, hissettiklerinize güvenmeye başladığınızda,  ne bu yazıya, ne bir yoga hocasına, ne de alacağınız veya çoktan aldığınız “kişisel değişim” kitaplarına veya “kendini sev” kurslarına ihtiyacınız olacak. O içinizde zaten var olan hislerin engin bilgi denizine daldığınızda, bedeniniz sürekli söyleyecek ne yöne gideceğinizi…Size sürekli rehberlik etmiş ama yeterince kulak verilmemiş hocayı yeniden keşfedeceksiniz.

Bu ikilinin arasında istediğiniz çizgiyi çekin.

Veya dışarı çıkıp ikisinin de keyfini çıkartın.

Reyhan Şatır - Shapes Çiğli

Kaynak: meditasyon.biz , Tibetin Gençlik Pınarı, Dharma yayınları  

Posted in , , , , , , , , | Leave a comment

Shapes ile Temel İlk Yardım Semineri

Yaşadığımız sürece çeşitli nedenlerle yaralanmalar veya hastalıklarla karşılaşmamız kaçınılmazdır. Yaşamımızın çeşitli dönemlerinde, bulunduğumuz her ortamda kaza ve hastalanma riski taşımaktayız.

Bu gibi durumlarla karşılaştığımızda, müdahalede bulunanların ilkyardım eğitimi almış olmaları, yaşamın sürdürülmesinde, sakatlanmaların önlenmesinde ve iyileşme sürecinin kısaltılmasında belirleyici rol oynayacaktır.

Bu amaçla yola çıkarak Temel ilk yardım konusundaki eksik yada yanlış bilgilerimizin giderilmesi ve güncelleştirilmesi için  29 Ocak tarihinde, yatırımcılarımıza ve antrenörlerimize yönelik ''Temel İlk Yardım'' bu semineri gerçekleştirdik.

Bu eğitim, Shapes ile Aktif Yaşam Yardımlaşma ve Dayanışma Derneği (AYADDER) organizasyonu ile gerçekleştirilmiştir. Katılımcılara “katılım sertifikası” nın verilen bu eğitim ücretsiz ve Eşrefpaşa Hastanesi doktorları tarafından verilmiştir.

Katılımcılara “katılım sertifikası” nın da verildiği bu eğitimi bizlere veren İzmir Büyükşehir Belediyesi Eşrefpaşa Hastanesi doktorlarına teşekkür ederiz.  

Yeni eğitim ve seminerlerimizde buluşmak üzere…

Posted in , , , , | Leave a comment

Vücudunuzu Güçlendirmeye Başlayacağınız 3 Egzersiz

Güne dinç başlamak ve hayatınızın geri kalanında vücut sağlığınızı korumak istiyorsanız, işte size önereceğimiz 3 egzersiz hareketi. Her sabah 3 set (8-12 Tekrar Arası) , her hareket sonrası 45-60 saniyelik dinlenme süresi bırakacağınız bu egzersiz programıyla güne dinç başlayabilirsiniz.

Plank
Arka alt bölgeyi çalıştırmak için en etkili harekettir. Karın bölgenizi de sıkılaştırmak için gereklidir. Başlangıçta bu hareketi 5 saniye yapabiliyorsanız, 1 set sayabilirsiniz. Gün geçtikçe, süreyi uzatabilirsiniz.






Bridge (Köprü)


Kalçalarınızı ve merkez kuvvetinizi güçlendirmek için önerdiğimiz bir egzersizdir. Kalçanızı yerden yukarıya doğru kaldırarak omuzlarınız ve dizleriniz arasında diagonal bir çizgi yaratarak 10 -12 kez tekrarlayınız.




Push-up (Şınav)
Muhtemelen en eski ama en faydalı egzersizlerden biridir Şınav. Üst bölge ve karın kaslarını çalıştırmak için gerekli bir harekettir. İlk sette duvarda, ikinci sette dizlerinizin üstünde, son sette ise parmak uçlarınızda çekeceğiniz şınav, güne dinç başlamak için yeterli olacaktır.

Posted in , , | Leave a comment

Arama Yap

Shapes Turkey